saglik-hukuku

Sağlık Hukuku

Sağlık Hukuku

Komplikasyon, tıbbi standarda uygun bir müdahalenin ve operasyonun varlığına rağmen olabilecek, bu ihtimalin tıp çevreleri tarafından kabul edildiği ve her türlü öneme rağmen önlenmez şekilde ortay çıkan zarar olarak tanımlanabilir. Komplikasyonun varlığı açısından tıbbı standartla uygun bir müdahalenin varlığı şarttır; hekim uygun müdahaleyi yapmıştır. Ancak ortada istenmeyen bir sonuç doğmuştur. Bu sonucun doğma ihtimali de düşük de olsa tıbbi çevrelerce kabul edilmiştir.

Komplikasyon durumunda sağlık çalışanının sorumluluğu bulunmadığı kabul edilir. Zira ortada bir kusur yoktur, sonuç istenmeden ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla hekimler içim kabul edilen kusur sorumluluğunun bir görünümü olarak hekim, sonuçtan sorumlu olmayacaktır.

Ortada eğer deneyimsizlik, ihmal ya da önemsizlik söz konusu ise komplikasyon dan söz edilemez. Burada artık tıbbi uygulamaları yapmama durumu söz konusu olacaktır.

Sağlık hukuku gerek olayların medyaya yansıması gerek de bireylerin bilinçlenmesi nedeniyle oldukça bilinen ve her gün bilinirliği artan bir dal olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla uyuşmazlığın her iki tarafının da kendisini iyi bir şekilde ifade etmesi önemlidir.

Sağlık Konusunda Uzman Avukat

Sağlık konusunda uzman avukat daha önce sağlık hukuku ile ilgili dava süreci yürütmüş, bu konuda bilgi ve tecrübe sahibi avukatlardır. Sağlık konusunda meydana gelen uyuşmazlıklarda üç tür sorumluluktan bahsedilebilir. Bunlar; ceza hukuku sorumluluğu, disiplin hukuku sorumluluğu ve tazminat hukuku sorumluluğudur. Sağlık konusunda uzman avukat bu üç türden oluşan tüm davalarınızda size hukuki destek verebileceği gibi bu üç farklı sağlık davası ile ilgili olarak farklı bir sağlık konusunda uzman avukat aracılığı ile de davalarınızı yürütebilirsiniz. Ancak tek bir avukatla tüm süreci yönetmeniz konu üzerindeki hukuki hakimiyet açısından daha faydalı olacaktır.

Sağlık hukuku avukatı nasıl olunur? Öncelikle idare hukuku ve özel hukuk bilgisine sahip olunmalıdır. Zira devlet hastanesinden kaynaklı davalar idari mahkemelerde açılır. Fakat özel hastanede gerçekleşen hekim hataları tüketici mahkemelerinde açılır. Bu sebeple iki alanda da bilgi sahibi olmak gerekir. İdare hukuku avukatı ile çalışmanız bu noktada önemlidir.

Sağlık Hukuku Avukatı

Hukuk Büromuz tarafından müvekkillerimize Sağlık Hukuku alanında uzman bir kadro ile sağlık personelinin tıbbi hatalarından doğacak sorumluluk, kişi ve kurumlar arasında çıkabilecek uyuşmazlıkların çözülmesi amacıyla hukuki danışmanlık hizmetleri sunmaktadır. Büromuz; hastalar, hekimler, sağlık işletmeleri ve hastaneler gibi çeşitli sağlık hizmeti sunucuları ile ilaç imalatçısı şirketler, tıbbi cihaz ve malzeme imalatçısı şirketler gibi sektörün pek çok farklı kesimine hukuki destek hizmeti sunmaktadır.

 

  • Şirketlerin kurumsal işleyişine dair danışmanlık hizmeti sunulması.
  • Doktor kusuru (Malpraktis)Tazminat Davaları
  • Sağlık kurumlarının çalışanları, hastaları, tedarikçileri ve kurumlar ile aralarında gerçekleşecek sözleşmelerin kanuna uygun şekilde düzenlenmesi ve hazırlanması,
  • Sağlık alanında çalışan personelin teşhis ve tıbbi müdahale hatalarından kaynaklanan ceza davaları, maddi ve manevi tazminat davalarının takibi
  • Hastaneye karşı açılan iş davaları(kıdem tazminatı, işçi alacağı)
  • Ticari sözleşmelerin hukuk kapsamında hazırlanması ve sözleşmelerden doğan ihtilafın ticaret mahkemelerinde çözümü
  • İlaç ham maddelerine, cihaz ve malzemelerine ilişkin üretim, dağıtım, distribütörlük ve klinik araştırmalarında düzenlenecek sözleşmelerin hazırlanması.
  • Hekimlerin malpraktisten kaynaklanan cezai ve sigorta uyuşmazlıklarına ilişkin davalarının takibi
  • Hastaların ve sağlık personeli çalışanlarının sigorta uyuşmazlıklarına ilişkin davalarının takibi
  • Saç ekimi sırasında yapılan yanlış uygulamalardan kaynaklanan doğacak maddi ve manevi tazminatların tahsili ve takibi
  • İlaç patentleri ve markalardan doğan uyuşmazlıklara ilişkin davaların takibi.
  • Özel sağlık kuruluşları yönetimi ile sağlık kuruluşları ve çalışanlarına yönelik kurumsal ve mesleki sorumluluk sigortaları hususlarında danışmanlık

Sağlık hukuku, tıp hukukuna kıyasen daha geniş kapsamlı olup tıbbi müdahale talep eden ile bu müdahalenin uygulanacağı hekim ve sağlık kuruluşu arasındaki ilişkilerin düzenlendiği hukuk dalıdır.

Sağlık hukuku avukatı; tıp hizmetlerinde gerçekleşen yanlış tedavi uygulamaları, tedavi sözleşmelerinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklar ve son zamanlarda artış gösteren sağlık çalışanlarına saldırı durumlarında hukuki güvenliğinizi sağlamanız konusunda size destek olur. Sağlık hukuku avukatının tıp terminolojisine hâkim ve alanında deneyimli olması gerekir.

Sağlık hukuku avukatı;

  • Hasta haklarının ihlal edildiği durumlarda,
  • Sağlık çalışanlarına karşı uygunsuz ve şiddet içeren eylemlerin gerçekleşmesi durumunda,
  • Vekalet veyahut da eser sözleşmesinin bir örneği sayılabilecek tedavi uygulamalarından doğan uyuşmazlıklarda,
  • Tüketim ilişkisine konu olabilecek özel hastane- hasta arasında çıkan uyuşmazlıklarda
  • Haksız fiil tazminatına ilişkin talepler hususunda,
  • Devlet hastanelerinin gerçekleştirmiş olduğu yanlış tedaviler sonucunda maruz kalınan zararın tazmini konusunda,
  • Hatalı tedavinin suç teşkil ettiği durumlarda görülecek ceza yargılamasının takibinde

Sağlık hukuku avukatı, uyuşmazlıkların hekim ve hasta hakları açısından incelenmesi, özel sağlık kuruluşlarında belirlenmiş çalışma koşullarının analizi ve herhangi bir sağlık kuruluşuna özgü sistematik danışmanlık hizmetleri de sunmaktadır.Bunun yanı sıra sağlık kuruluşunda çalışan doktor, hemşire ve yardımcı sağlık çalışanlarının malpraktis iddialarına karşı eğitilmesi de görevleri arasındadır.Hekim, doktor ve diğer sağlık çalışanı personel tarafından yapılan tıbbi müdahale sonrası oluşan tazminat ve cezalara ilişkin davalar bu uzmanlık alanının konusuna girmektedir. Anlaşılacağı üzere malpraktis avukatı, sağlık hukukunun özellikle malpraktis davaları ile ilgilenen uzman avukatını ifade eder.

 

Bir davanın kurgulanması, ispat sorunlarının belirlenmesi, dava dilekçesinin yazılması, davanın açılması, delillerin uygun olan zamanda ve usulde toplanması, karşı yan delillerine uygun zaman ve usulle itiraz edilmesi, temyiz ve istinaf yollarına başvurulması ve en nihayetinde kararın infazının sağlanması bir uzmanlık işidir.Bu nedenlerle hukuksal süreçlerin bir avukat aracılığıyla takip edilmesi büyük önem taşımaktadır.

vergi-hukuku

Vergi Hukuku

Vergi Hukuku

Vergi avukatı, gerçek veya tüzel kişilerin vergi hukuku kurallarına ilişkin hukuka aykırılık iddialarından ve bireysel vergilendirme işlemlerinden doğan her türlü uyuşmazlığa bakarak bunların hukuki sürecini takip eden avukattır. Bu kapsamda vergi avukatının görev alanı; Vergi hukuku konusunda hukuki danışmanlık.

Vergi Hukuku Nedir?

Vergi Hukuku, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin kamu hizmetlerini düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak ve kamu harcamalarını karşılamak amacıyla kamu gücüne dayanarak kişilerden veya kurumlardan aldıkları vergilerin niteliklerini, gerçekleştirilmelerini, alınma yöntemlerini, vergi yükümlüleriyle maliyenin ilişkilerini, bunların hak ve görevlerini vb. konu alan hukuk dalıdır. Bu hukuk dalında uzmanlaşmış, mevzuatı ve ilgili kanunların yürütülmesi konusunda bilgi sahibi olan avukatlar ise halk arasında vergi avukatı olarak anılmaktadır. Vergi hukukunda uzman olan avukatlar vasıtası ile hukuki uyuşmazlıklarınıza en uygun çözümleri bulabilirsiniz.

Vergi Avukatına Neden İhtiyaç Duyulur?

Vergi uygulamaları sırasında mükellefler ile idare arasında ortaya çıkan görüş ve uygulama farklılıkları çoğunlukla uyuşmazlık konusu haline dönüşmektedir. Bu tür konuların çözümü ise tarafların yaklaşımına bağlı olarak, uzlaşma yöntemi ya da yargı yolu ile olabilmektedir. Uzlaşma ya da yargı sürecindeki işlemlerin, konusunda uzman kişiler tarafından yürütülmesi mükellefler açısından ilave bir vergi yükü doğmaması için önem taşımaktadır. Yine mükelleflerin bir vergi cezası ile karşı karşıya kalmamalarının önüne geçecektir. Vergi uyuşmazlıkları konusunun çözümünde vergi hukuku konusunda uzman vergi avukatı ile çalışmak önem arz etmektedir.

Bu çerçevede uzman bir vergi avukatı, uyuşmazlık konusu olayın incelenmesi ve ihtilafın çözümüne ilişkin gerekli adımları atar. Vergi Hukukuna ait mevzuatta öngörülen idari çözüm yolları (uzlaşma, cezalarda indirim, pişmanlık gibi) ile gerektiğinde yargı yoluna başvurma aşamalarında danışmanlık hizmeti verebilir. Dolayısıyla hukuki uyuşmazlıklarınızda konusunda uzman bir vergi avukatı ile çalışmanız her zaman lehinize olacaktır.

Vergi Avukatı Neler Yapar?

Vergi avukatı, gerçek veya tüzel kişilerin vergi hukuku kurallarına ilişkin hukuka aykırılık iddialarından ve bireysel vergilendirme işlemlerinden doğan her türlü uyuşmazlığa bakarak bunların hukuki sürecini takip eden avukattır.

Bu kapsamda vergi avukatının görev alanı;

  • Vergi hukuku konusunda hukuki danışmanlık
  • Devletin vergilendirme işleminin dayanağı olan kanunların veya düzenleyici işlemlerin hukuka aykırı olarak uygulanması halinde ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklar
  • Vergi mükellef ve sorumlularının vergilendirme işlemlerinde çıkabilecek uyuşmazlıklar
  • Yukarıdaki uyuşmazlıkların çözüm süreci ve bu sürecin takibi

Özetle vergi avukatı, vergi hukukundan kaynaklanan her türlü uyuşmazlığa bakar. Kaçakçılık suçu, çift defter tutma, hesap veya muhasebe hilesi yapma, vergi borcu, ihtiyati haciz, vergilendirme hataları gibi birçok vergi uyuşmazlıklarında vergi avukatları görev yapar.Vergi avukatı olmak için; hukuk fakültesinden mezun olup, 1 yıllık yasal avukatlık stajını tamamlayarak avukatlık ruhsatı alan ardından bağlı bulunduğu baronun levhasına kaydı yapılan avukatlar vergi hukuku alanında tecrübe kazanıp bu alanda ihtisaslaşarak vergi avukatı olurlar.

Vergi Avukatının Baktığı Davalar

Yukarıda vergi avukatının neler yaptığını, ne tür uyuşmazlıklara baktığını genel olarak açıkladık. Vergi uyuşmazlıklarından kaynaklanan birçok dava olduğundan vergi avukatının baktığı davaları sınırlandırmak mümkün değildir.

Ancak örnek olarak şu davalar verilebilir:

  • Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Vergi Usul Kanunu ve diğer vergi kanunlarında belirtilen davalar
  • Vergi kabahatleri, suçları ve cezaları ile ilgili davalar
  • Gümrük Kanunu’na göre alınan vergi ve benzeri mali yükümlülükler ile bunların cezalarına ilişkin davalar

Vergi Avukatının Nitelikleri ve Vergi Uyuşmazlıklarındaki Rolü

Vergi avukatı vergi hukukuna hakim olmanın yanında idare hukuku, ceza hukuku, ticaret hukuku, gümrük hukuku, borçlar hukuku gibi hukukun diğer alanlarına ve ilgili mevzuatların tamamına hakim olmalıdır.

Vergi uyuşmazlıklarına bakmak için sadece hukuk bilgisi yeterli değildir, bunun yanında vergi muhasebesi, kamu maliyesi gibi alanlarda da bilgi sahibi olmak gereklidir. Tüm bu teorik bilgilerin yanında uygulamada tecrübe ve deneyim kazanmış olmak da oldukça önemlidir. En iyi vergi avukatı da tüm bu bilgi birikimine sahip ve tecrübe kazanmış vergi avukatıdır.

Vergi uyuşmazlıklarının çözümü için başvurulabilecek birden fazla çözüm yönteminin bulunması dolayısıyla uyuşmazlığını çözmek isteyen kişiler bu yöntemlerden birini tercih etmek zorundadır.

Uyuşmazlığın çözümünde tercih edilecek yol emek, zaman, masraf gibi konularda uyuşmazlık sahibine avantaj sağlamalıdır. Uyuşmazlık yolunu seçerken yapılacak bu tercih değerlendirmesini gerekli ve yeterli donanıma sahip bir avukat aracılığı ile yapmak çözümün etki alanını genişletecektir. Gerek uzlaşma, düzeltme, ceza indirimi gibi idari yollara gerekse yargı yoluna başvurulması halinde alanında uzman vergi avukatıyla kısa sürede uyuşmazlık süreci istenildiği şekilde sonuçlanabilecektir.

İdari yollara başvururken istenen belge ve dilekçelerin hazırlanması, yargı yolunda dava açmak için dava dilekçesinin hazırlanması, ispat için gerekli belgelerin ve diğer uyuşmazlık delillerinin toplanması vergi avukatı tarafından yapılarak tüm uyuşmazlık süreci titizlikle yürütülür.

Vergi Uyuşmazlıklarında Avukata Vekalet Verilmesi

Vergi uyuşmazlığının sahibi uyuşmazlığını daha hızlı ve etkili bir şekilde çözümlenmesi için bir avukata vekalet verebilir. Vergi hukukundan doğan uyuşmazlıklar için vergi avukatına verilecek vekalet name genel veya özel vekaletname olabilir.Vergi avukatına verilen vekalet namenin noter onaylı olması gerekir. Noter onaylı vekalet name dava dosyasında dava dilekçesi ile birlikte mahkemeye sunulur. Dosyada vekalet namenin bulunmadığı yahut geçerlilik ya da şekil şartlarını taşımadığı anlaşılırsa bu eksikliklerin giderilmesi için mahkeme ilgiliye bir süre verir. Bu süre içerisinde eksiklik giderilmez ise dava usulden reddedilir.

Dikkat edilmesi gereken bir husus da davanın bir vekil tarafından açılması halinde bu kişi avukat olmalıdır. Avukat olmayan bir vekil tarafından dava açılırsa vergi yargılamasının ön incelemesinde bu durum dikkate alınacağından davanın usulden reddedilmesi gibi büyük bir sonuç doğabileceği unutulmamalıdır. Vergi avukatı ile müvekkil arasındaki vekalet ilişkisi Türk Borçlar Kanunu’ndaki vekalet sözleşmesi hükümlerine tabidir. Bu çerçevede vergi avukatı ve müvekkilinin birbirine karşı sadakat borcu bulunmaktadır. Vergi avukatının uyuşmazlık sürecinde öğrendiği bilgileri saklaması ve vergi mahremiyetini ihlal etmemesi gerekmektedir.

Vergi Avukatı Vekalet Ücreti

Yargılama giderleri arasında yer alan vekalet ücreti (avukatlık ücreti), avukatın yapmış olduğu hukuki yardımın, müvekkile aktarmış olduğu bilgi birikimi ve tecrübesinin karşılığı olan değeri ifade etmektedir. Vergi avukatları da yapmış oldukları işin karşılığında ücrete hak kazanırlar. Vekalet ücretini avukat ve uyuşmazlık sahibi bir sözleşme ile serbestçe kararlaştırabilirler. Ancak taraflar ücret tayin ederken Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin altında bir ücret belirleyemezler. Avukatlık Kanunu burada belirtilen ücretin altında bir vekalet ücretinin kararlaştırmayı yasaklamıştır. Bunun üzerinde bir bedel her avukatın kendi takdiridir.

Vergi Davalarında ve Uyuşmazlıkların Çözümünde Vergi Avukatının Önemi

Vergi hukukundan doğan uyuşmazlıklarda avukat tutma zorunluluğu bulunmamaktadır ancak uyuşmazlık sebebiyle faiz, zam gibi çeşitli mali külfetlerin söz konusu olması sebebiyle uyuşmazlığın kısa sürede çözümlenmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu sebeple tüm bu sürecin daha kısa sürede ve hedeflendiği gibi sonuçlanması için bir vergi avukatının yardımı elzem hale gelmiştir.

Vergi avukatları sadece uyuşmazlık söz konusu olduğunda değil esnaf, tacir gibi gerçek kişi yahut anonim şirketler gibi tüzel kişi olan tüm vergi mükelleflerine vergi hukukuna dair tüm hususlarda danışmanlık vermektedir. Gerek uyuşmazlık sürecinin yönetilmesi gerekse danışmanlık hizmetinin verilmesinde gerekli bilgi birikimine haiz, tecrübe sahibi, alanında uzman bir vergi hukuku avukatıyla çalışmak vergi mükellefleri, sorumluları veya diğer ilgililer için yararlı olacaktır.

miras-vesayet-hukuku

Miras Veraset Hukuku

Miras Veraset Hukuku

İnsanoğlu hayatın doğal akışı içinde doğar, büyür, yaşar ve vefat eder. Ölme olgusu ile birlikte bir takım kazançlar üzerindeki tasarrufları kanuni mirasçılarına geçer. Bu işlemlerin yasal uyulmasına göre yapılması için mirasçılık belgesine sahip olmak gerekiyor. Bir kimsenin ölümü sonrasında, hayatın olağan akışında miras durumu ve bu mirasın ölenin mirasçıları tarafından yasal paylaşımı sorunu ortaya çıkmakta olup, özellikle bu bakımdan veraset ilamı yani diğer adıyla mirasçılık belgesi büyük önem arz etmektedir. Mirasçılık belgesi ( veraset ilamı ) davası, yasal mirasçıların mirasçı olup olmadıklarını ve miras pay ve oranlarını tespit edebilmeleri için açtıkları davadır. Miras hukukunun ve mirasçılık hakkının temelini oluşturması nedeniyle oldukça önemlidir.

Miras Davaları Hangi Konuları Kapsar?

Miras bırakan kişinin sahip olduğu mallar borçlarını ödemeye yetmiyorsa bu defa borçlar mirasçılarına miras olarak kalır. Böyle bir durumda hiçbir mirasçı sevinemez tam aksine tüm bu borçlarla ne yapabileceğini düşünür.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi miras davaları sadece alacaklıların anlaşamaması durumunda değil, borç miraslarında da açılabilir. Medenin Kanunun 605 vd. maddelerinde yasal ve atanmış mirasçılara, kendilerine kalan mirası 3 (üç) ay içerisinde reddetme olanak tanınmıştır.

Miras olarak borç bırakılan kişi bu borçları ödemek zorunda değildir ancak ödememek için 3 ay içerisinde reddi miras yaparak mirası yasal yollardan reddetmesi gerekir.

Mirasın reddi için “Miras Davaları” ile ilgilenen bir avukat ile çalışılması herhangi bir hata oluşmasını ve borçları ödemek zorunda kalmanızı engelleyecektir.

Tenkis davası nedir?

Miras hukukuna göre, murisin yaptığı tasarrufla saklı payı ihlal edilen mirasçı tarafından, yapılan tasarrufun saklı pay oranında indirilmesi için açabileceği davadır .”Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, miras bırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.”

“Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.”

Mirasta saklı pay ne demektir?

Miras bırakanın çocukları için miras payının yarış ı, anne ve babadan her biri için miras payının 1/4 ü , kardeşler den her biri için yasal miras payının 1/8 i, sağ kalan eş için anne baba veya çocuklar ile mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde miras payının 3/4 ü oranındaki haklarının miras bırakan tarafından vasiyetname ya da başka ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir kişi veya kuruma bırakılamaması durumuna saklı pay denir. Saklı payı ihlal edilen kişi tenkis (indirim) davası açabilir.

Vasiyetname yoksa mal paylaşımı nasıl yapılır?

Eşi ve çocukları varsa 1/4 hissesi sağ kalan eşine, geri kalan 3/4 hisse çocuklar arasında eşit oranda paylaştırılır. Eşi veya çocuk yok ise anne ve babaya eşit olarak paylaştırılır. Miras payları soy bağına göre aşağı ve yukarıya doğru gider. Veraset belgesinde mirasçıların mirasa ortak olma oranları gösterilir.

Veraset ilamı nedir?

Veraset ilamı mirasçıya, miras bırakanın malları üzerinde söz hakkı tanıyan bir belge hükmündedir. Yasal mirasçıların almış olduğu bu belgeye dayalı olarak kalan tereke (miras mülkiyeti) üzerinde tasarrufta bulunabiliyor ve üçüncü kişilere ispatlamaya yarayan belge hükmündedir.

Veraset ilamı olmadan resmi kurumlara veya bankalara mirasın taksimi yapılamaz. Veraset ilamının çıkarılması için ise yasal olarak belirli bir süre bulunmuyor. Söz konusu ilam istenilen zaman mirasçılar tarafından çıkartılabiliyor.

Vasiyetname varsa miras paylaşımı nasıl yapılır?

Vasiyetname var ve saklı paylı mirasçıların saklı paylarını ihlal etmiyorsa miras vasiyetnameye göre paylaşılır (vasiyetnamede saklı payı olan mirasçıların saklı payları aleyhine bir hüküm varsa bu mirasçılar tenkis davası açabilirler)

Yasal mirasçılar kimlerdir?

Medeni kanun miras hükümlerine göre 495,496,497,498,499,500 ve 501 maddeleri gereğince eş çocuklar , alt soy ve onların alt soyları, anne baba alt soyları, büyükanne büyükbabalar alt soyları, soy bağı kurulmuş evlilik dışı çocuklar (oran bakımından evlilik içi çocuklar gibidir), evlatlık ve alt soy, mirasçı bırakmaksızın ölen kişinin mirası devlete kalır.

 

Miras bırakan kişi sağ iken mallarını paylaştırdı ise diğer mirasçılar ne yapabilir?

Saklı paylara ihlal edilmeksizin yapılan yasal paylaştırmalar geçerlidir. Bu paylaştırmada hiç pay verilmeyen ya da saklı payı ihlal edilen mirasçılar tenkis ya da iptal davası açabilirler. Ülkemizde sıkça görülen vakalar özellikle erkek çocuklar arasında mirasın satış muamelesi gösterilerek paylaştırılmasıdır ki buna karşı muvazaa (danışıklı işlem) nedeni ile iptal ya da tenkis davası açılabilir. Kanunumuzda mirasçılık bakımından kız ve erkek çocuklar arasında hiçbir farklılık yoktur. Bu yasa hükmüne aykırı olarak yapılan satış ve bağışlamalar iptal edilebilir.

Miras Davası Nasıl Sonuçlanır?

Dava dilekçesi ile birlikte açılan miras davaları 7 gün süren mahkemenin yapacağı dilekçe inceleme ve tensip işlemleri sonrası aşağıdaki uygulamalar ardından karara bağlanarak miras davası nasıl alınır sorusuna yanıt olacak şekilde avukatlık hizmeti yardımıyla lehte çözülebilir:

  • Dilekçelerin karşı tarafa tebliği, tebliğ eden davalının dilekçeye cevap vermesi ve verilen cevap dilekçesine cevap verilmesi
  • Ön inceleme duruşmasının yapılması
  • Tahkikat duruşmasının yapılması
  • İkinci tahkikat duruşmasının yapılması
  • Sözlü yargılama ve karar duruşmasının yapılması

 

is-kazaları-hukuku

İş Kazaları Hukuku

İş Kazaları Hukuku

Uzun yıllardan beri İş hukuku avukatı Ankara olarak hizmet sunan büromuz; iş sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde müvekkillerine destek olmaktadır. İş Hukuku, hizmet sözleşmesi ile çalışan işçileri ve bu işçileri çalıştıran işverenler arasındaki hukuki ilişkileri düzenler. Temel olarak işçi ile işveren arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi ve çözüme ulaştırılması amacıyla düzenlenmiştir. İş Hukukunda temel alınan işçinin korunması ilkesi, geniş bir alana sahip olması sebebiyle ayrı bir kanunun düzenlenmesi ihtiyacını doğurmuştur. Ülkemizde de bu şekilde, 4857 Sayılı İş Kanunu ismi ile özel ve ayrı bir kanun bulunmaktadır. İş avukatları da bu kanundaki düzenlemeler doğrultusunda işçilerin haklarını gözetir. Genel olarak İş Hukuku’na bağlı olan kanunları: İş Kanunu, Deniz İş Kanunu, Basın İş Kanunu ve Sendikalar Kanunu olarak sıralayabiliriz.

İş Avukatı Hangi Davalara Bakar?

Ülkemizde görülen davaların oldukça büyük bir kısmını iş davaları oluşturur. Büromuz iş hukuku avukatı Ankara olarak, aşağıda yer verilen dava türlerinde iş avukatı olarak hizmet sunmaktadır. Bu davalar genel olarak; işçi alacakları davası, hizmet tespit davaları ve iş kazası davalarından meydana gelmektedir.

İşçi Alacağı Davaları
Ankara avukat ve hukuki danışmanlık hizmeti sunan büromuz;

• Kıdem Tazminatı Davası
• İhbar Tazminatı Davası
• Ücret Alacağı Davası
• Fazla Mesai Ücreti Davası
• Yıllık İzin Ücreti Davası
• Ulusal Bayram ve Genel Tatil (UBGT) Ücreti Davası
• Asgari Geçim İndirimi (AGİ) Ücreti Alacağı Davası
• Kötü Niyet Tazminatı Davası
• Prim ve İkramiye Ücreti Davası
• Evlilik Nedeniyle Kıdem Tazminatı Davası
• Askerlik Nedeniyle Kıdem Tazminatı Davası
• Emeklilik Nedeniyle Kıdem Tazminatı Davası
• Bakiye Süre Ücreti Davası
• İşe İade Davası
• Boşta Geçen Süre Tazminatı Davası
• İşe Başlatmama Tazminatı Davası
Alanlarında hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti sağlamaktadır.

İş Hukuku Tespit Davaları ve Sosyal Güvenlik Hukukuna İlişkin Davalar
İş hukuku avukatı Ankara olarak;

• Hizmet Tespiti Davası (Sigortalılığın Tespiti Davası)
• Prime Esas Kazancın Tespiti Davası
• İş Kazası Tespit Davası
Alanlarında müvekkillerimize destek sunuyoruz.

İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Davalar
Büromuz, işyerinde meydana gelen kazalar nedeniyle açılan;

• İş Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat ve Manevi Tazminat Davası
• Maluliyet Oranının Tespiti Davası
• Oranına İtiraz Davası
• Sürekli İş Göremezlik Oranının Tespiti Davası
Dava türlerinde Ankara avukat ve iş avukatı olarak hizmet sunmaktadır.

İş Hukukunun Kapsamı

İş Hukuku, hizmet sözleşmesi ile işverenin emir ve talimatı altında çalışan işçi ve bu işçiyi çalıştıran işveren arasındaki ilişkileri düzenler. Ancak, İş Hukuku içinde değerlendirilen bazı sözleşmeler 4857 Sayılı İş Kanunu’na girmekteyken; bazı sözleşmeler ise Borçlar Hukuku alanına girmektedir.
Bu nedenle İş Hukuku kavramını daha iyi kavrayabilmek için iş hukukunun, hangi tür hukuki ilişkileri kapsadığını bilmek gerekir. Biz de bu noktada işçilerin haklarına ulaşabilmesi amacı ile iş hukuku avukatı Ankara olarak hizmet vermekteyiz.

Örneğin, kendi hesabına; serbest ve bağımsız şekilde çalışan kişiler, İş Hukuku kapsamına girmemektedir. Çünkü , İş Hukuku bir işveren adına, onun talimat ve emirlerine bağlı şekilde görülen işler nedeniyle meydana gelen hukuki ilişkileri düzenler. İş avukatı da bu kanun uyarınca işçilerin haklarını elde etmesinde bir araç görevi görür.

7036 Sayılı İş Kanunu ile hangi sözleşmelerin İş Mahkemeleri’nde görüleceği düzenlenmiştir. Bu kanuna göre İş Mahkemeleri’nde görülecek sözleşmeler şunlardır:

• 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi çalışanlar,
• 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda hizmet sözleşmesine tabii çalışanlar,
• 5953 sayılı Kanuna tabi olan gazeteciler,
• 854 sayılı Kanuna tabi olan gemi adamları.
İşçiyle işveren arasında kurulan iş sözleşmesi; taraflardan herhangi birinin ölümüyle, tarafların anlaşmasıyla, sözleşme süresinin dolması ya da fesih yoluyla sona erebilir. İş sözleşmesinin sona ermesinde feshin nasıl gerçekleştiği iş hukuku avukatı Ankara için önem arz eder. Çünkü, işçinin alacağı tazminat da bu feshe bağlıdır.

Feshin; haklı ya da haksız olması, geçerli veya geçersiz fesih olmasına gibi durumlar karşısında, işçinin alacakları da etkilenir. İş davaları, hukukun ayrıntılı bir dalıdır. Bu nedenle, bir hak kaybı yaşamamanız adına Ankara avukat için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İş Davası Hangi Mahkemede Açılır?
Asliye hukuk mahkemesi ve sulh hukuk mahkemesi özel hukuk uyuşmazlıklarına bakmakla görevli temel iki mahkemedir. Kanunda özel olarak, bir dava türü için özel bir mahkemenin görevli olacağı belirtildi ise uyuşmazlığı çözecek mahkeme de o olacaktır. İş davalarına bakan mahkemeler ise bu sebeple iş mahkemeleridir. Eğer yargı çevresinde iş mahkemesi bulunmuyor ise iş avukatı davayı asliye hukuk mahkemesinde açar.

Davanın nerede açılacağı ise ayrı bir konudur. Davalı işverenin yerleşim yeri mahkemesi veya işin görüldüğü yer mahkemesinde iş davası açılabilir. Biz de iş hukuku avukatı Ankara olarak, Ankara ’da ki iş davalarını takip etmekteyiz. Son olarak belirtmek gerekir ki; davalının birden çok olması halinde, davalılardan herhangi birinin yerleşim yerindeki mahkemede de dava açılabilir.

Ankara İş Mahkemeleri Hangi Adliyede?

Ankara İş Mahkemeleri ve Ticaret Mahkemeleri, Çankaya Ek Binası’nda bulunmaktadır. Ankara ’da şu an yaklaşık 66 İş Mahkemesi bulunmaktadır.

İş Davası Ne Kadar Sürer?
İş davasının ne kadar sürede karara çıkacağı; tarafların süreleri takip etmesine, tanıklara, mahkemenin yoğunluğuna ve tebligatlara varıncaya kadar birçok farklı faktöre bağlı olarak değişir. Bu sebeple net bir süre verilemez. Ankara avukat ve hukuki danışmanlık hizmeti veren büromuz, davaların hızlı şekilde sonuçlandırılmasına önem vermektedir. Genel olarak iş davaları, yaklaşık 1 ila 1,5 sene arasında karara çıkmaktadır.
İş Davası Avukat ve Masrafı Ne Kadar?
İş davalarında masraf; davanın türüne, tanık ve bilirkişi sayısına, harca esas dava değerine ve talep edilen miktara göre değişir. Bu nedenle detaylı bilgi almaksızın net bir meblağ söylenememektedir. Dava masrafları hakkında daha detaylı bilgi almak için iş hukuku avukatı Ankara olarak bize ulaşabilirsiniz.

İş Hukuku Avukatı Vekalet Ücreti

İş davaları açısından, avukatlık ücretinin belirlenmesi için taraflar aralarında sözleşme düzenleyebilir. İş avukatı ve müvekkil arasında sözleşme yapıldı ise 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’na aykırı olmamak şartıyla sözleşme hükümleri geçerli olur. Asgari Ücret Tarifesinin altındaki ve üst sınırı geçen kısım geçersiz sayılır.
İş mahkemesi davaları ve iş hukuku alanında daha detaylı bilgiye ulaşmak amacıyla Ankara avukat ve hukuki danışmanlık hizmeti için ofisimizle iletişime geçebilirsiniz.

İş Kazasında İşvereninin Sorumluluğu Nedir?

İş kazaları avukatının görüşüne göre İşverenin iş kazası dolayısıyla meydana gelen zarardan tehlike esasına dayalı kusursuz sorumluluğu bulunduğu düşünülür.
Yargıtay’ın dayandığı ilke olan tehlike(risk) ilkesine göre işveren kazada bir kusuru olmasa da meydana gelen zarardan sorumludur.
İş kazası avukatlarının da karşılaştığı üzere İş davalarında bu kural üzerinden yargılama yapılmakta ve çoğu zaman davalı firmalar tazminatla karşı karşıya kalmaktadır.
”…Risk ilkesi ve bunun sebep olduğu sorumluluk bir Yargıtay kararında şu şekilde açıklanmıştır:
Gerçekten kimi tehlikelerle dolu uğraşılardan doğan zararlı sonuçlar, bazı kere insan eylem ve iradesi dışında meydana gelebilir. Dış çevrede belirli tehlikeler yaratan uğraşı ve davranışların sonuçlarından kaçınma ve bunları önleme olanağı olmasa bile, bu uğraşlardan yararlananlar bundan sorumlu olmalıdır.
Zarar sorumluluk kaynağı tehlikeye bağlı olarak ortaya çıkar. Risk nazariyesi olarak nitelendirilen ve kabul edilen bu görüş çerçevesinde vücut gücüyle topluma yararlı işler sağlama amacında bulunan kişiler korunur.
İş kazaları avukatı olarak görüşümüz burada işverenin iş kazası nedeniyle sorumluluğu akdi bir sorumluluk olarak sadece kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya suç sayılır bir eylemi sonucu meydana gelen zararlara ilişkin olmayıp, tehlike(risk) nazariyesine dayalı kusursuz sorumluluğu da içerir.
Zira işveren iş akdiyle, işçisini iş ve işyeri tehlikelerine karşı korumayı taahhüt ettiği gibi, önlenmesi mümkün olmayan tehlikelerden doğacak zararları da taahhüt etmiş sayılır….”
Belirttiğimiz Yargıtay kararına dayanak olan eski tarihli bir karar da bu yönde düzenleme getirmiştir. Y.9. HD. 19.12.1969, 8905/11732 sayılı kararı uyarınca;

“ İş hukuku alanındaki bilimsel içtihatlar ve özellikle risk nazariyesi, sanayinin gelişmesiyle iş kazalarına karşı işçilerine garantiler getirme zorunluluğunun belirgin bir ifadesi olarak görünür.
Yine meseleyi sosyal plan üzerinde inceleyen risk nazariyesi, bütün sosyeteyi faydalandıran bir ilerleyiş hamlesine, elleri ile çalışanları feda etmenin en ilkel adalet fikrine karşıt olacağı görüşünü savunur. Bu nazariyeden ilham alınarak, iş kazalarında klasik sorumluluk kurallarının iktibası yoluna gidilmiş ve işverene risk yükleyen içtihat da hukukun temel ilkelerinden biri olarak vücut bulmuştur.”
Söz konusu Yargıtay kararları dikkate alındığında; İş kazası avukatları olarak görüşümüz işverenin kusursuz sorumluluk esaslarına göre sorumlu tutulduğu tazminat davalarında sorumluluğu doğuran unsur işveren dışındaki bir şahsın kusuru ya da kaçınılmaz olaylardır.
İşverenin sorumluluğu için tehlikenin işin yürütülmesi esnasında ortaya çıkmış olması yeterlidir. İş kazası avukatına dava konusu kazayı ayrıntıları ile anlatmanız yargılama aşamasında oluşabilecek olumsuzlukları giderci etki doğuracaktır.

Ağır Ceza Hukuku

Cinayet davalarına Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından bakılır. Bu davaların savunması ise kendi alanlarından uzman Cinayet Avukatları tarafından yürütülür. Başımıza gelecek bütün adli işler önemli olmakla beraber özgürlüğümüzün kısıtlanması ve daha yüksek ceza ile karşılaşma durumu bu tür davalarda daha yüksektir. Günümüzde artık bütün meslek dallarında uzmanlaşma esas alınmaktadır. Her bölüm kendi alt dallarında bir uzmanlaşma gerektirmektedir. Cinayet davalarında tutuklama ve adli kontrol gibi tedbirler uygulandığı için bu işe bakan cinayet avukatları da tutukluluk halinin kaldırılması ve iyi bir savunma için en temel gerekliliktir. Yaşam hakkı kutsaldır hiç kimse ne kurban ne de suçlu taraf olmak istemez. Ama şartlar ve durumlar insanı istemediği olaylar karşısında böyle bir durumda kalmaya düşürebilir. Bu bazen evine giren bir hırsıza karşı, bazen gasp, cinsel istismar, insan veya organ ticareti yapan kişilerle yaşayacağımız karşılaşmalar bile bizi böyle ağır cezalık durumda bırakabilir. Akıl ve Ruh sağlığı yerinde her birey kanun ve kurallara uygun davranışta bulunmakla mükelleftir. Ancak art niyetli insanlarda toplumda az değildir. Bizlerin kurallara uygun yaşamamız bizlerin de bir cinayet davası ile karşı karşıya kalmayacağımız anlamına gelmez. Böyle bir durumda kalmayı istememekle beraber hayatta kalmak adına bir cinayet işleme durumu başımıza gelebilir. O zaman iyi bir cinayet avukatı hayat kurtarıcı olacaktır. Asliye ceza mahkemelerine bir yargıç bakarken Ağır ceza mahkemeleri için üç yargıç bakmaktadır. En düşük on yıl ve üstü ağır ceza gerektiren cinayet davalarında ise donanımlı ve tecrübeli bir cinayet avukatı ayrı bir öneme sahiptir.

Cinayet Davaları Avukatı

Haklı bir gerekçeniz olması iyi bir savunmanız yoksa işe yaramayacaktır. Bazen hiç işlemediğimiz suçtan dolayı suçlanabiliriz. Bazen de başkasının işlediği suç dan dolayı kendimizi savunamadığımız için bizim üzerimize yıkılan bir cinayet davası içinde bulabiliriz. O zaman da suçlandığımız suçtan dolayı kendimizi aklamak işi de bize düşecektir. Adli süreçlerde hep kendine özgü belli kuralları olan bir süreçtir. Bunları bilmemiz ve takibini yapmamız ya da hukuk karşısında kendimizi savunmamız mümkün değildir. Bu konuda güveneceğimiz ve özgürlüğümüzü korumak adına kendimizi emanet edeceğimiz iyi bir cinayet avukatı ihtiyacımız olacaktır. İnsanlar için sağlıktan sonra en önemli olan insanların özgürlüğünü ilgilendiren bu gibi hukuki durumlar karşısında çok titiz davranılmalıdır. İşinin ehli donanımlı avukatı araştırma ve bulma konusunda bilinçli olunmalıdır.

Cinayet Olaylarına Karışmış Suçlu Kişilerin Savunması

Cinayet Davaları diğer davalar gibi de değildir. Ortada savunulması gereken bir insan hayatıdır. Yapılan iyi bir savunma eğer kişi ölmüş ise onun hak kaybı olmaması için aynı zamanda vicdani bir yük de yükler cinayet avukatlarına çünkü yaşama hakkından kutsal başka ne olabilir ki insan hayatında. Ya da illa ölümle sonuçlanmayabilir öldürülmeye teşebbüste bulunulmuş da olabilir insana o zaman da karşı taraftan haklarının alınması adına iyi bir savunma yine büyük bir önemle gerekecektir. İster mecburiyetler karşısında cinayet işleyen taraf olalım. İster bir yakınımızın cinayete kurban gitmesi durumunda kalalım ya da işlemediğimiz bir suçun üzerimize yıkılması durumu olsun hepsi için hak kaybına uğramamak ve iyi bir savunmanın yolu iyi bir Cinayet Avukatı tutmak ile olacaktır.

Ankara Cinayet Suçu Avukatı Danışmanlık

Ankara cinayet suçu ve davası avukatı sanıklarının karşılaşmış oldukları birtakım yasal işlemler üstünde oldukça etkili bir biçimde savunmalarını yapmaktadır. Bu sebepten dolayı da savunma rollerini genel olarak bu avukatlar üstlenmektedir.
Avukatlar kendi konuları hususunda oldukça uzmanlaşmış ve tecrübeli duruma gelmiş olan meslek sahibi kişilerdir. Durum veyahut olaylar karşısında herhangi bir tedbir ya da önlemi almaktan hiçbir zaman çekinmezler. Bu şekilde ise sanıklarının olası kötü sonuçlarla karşılaşmaması için de çekinmezler. Bundan dolayı da her zaman ellerinden gelen bütün emek ve çabayı sanıklarına sarf etmektedirler. Yani sizler için bütün dava süresi boyunca ya da davalardan sonra bile her zaman en doğru önlem ve tedbirlerin haricinde sizler adına en iyi tedbirleri almaktan da sakınmazlar.

Ankara cinayet suçu ve davası avukatı danışmanlık büroları sizlere her zaman en doğru hukuksal hizmeti sunmaktadır. Bunun yanı sıra en iyi hukuksal hizmetleri ve işlemleri verebilmek için her zaman ellerinden geleni yapmaktadır. Bu bilgilerin tamamı dikkatli bir şekilde incelendiği zaman avukatlar tarafından verilecek olan bazı hizmetler ise aşağıdaki şekildeki gibidir.

Kasten Öldürme Suçu

Toplum arasında cinayet olarak da bilinen kasten öldürme, bir başka insanın hayatına bile isteye son verilmesine denilmektedir. Kasten öldürme suçu TCK’ nın ikinci kısmında kişilere karşı suçlar kategorisinde hayata karşı suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. TCK madde 81’ de bu suçun temel hali 82. maddesinde ise nitelikli hali yer almaktadır. Burada kanun koyucu tarafından korunan hukuki değer ise kişilerin yaşam hakkıdır.
TCK md . 81 ‘’ Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır’’ kanun hükmü gereğince basit şekilde kasten öldürme suçunu işleyen bir faile verilecek ceza müebbet hapis cezasıdır.
Kasten öldürme suçundan bahsedebilmemiz için öldürme eylemi tek başına yeterli olmayıp bunu bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi lazım. Örneğin; araç kullandığı esnada karşıdan karşıya geçen bir yayaya istemeden çarpma eyleminde yaya ölmüş dahi olsa kasten öldürme suçundan bahsedilmez. Burada taksirli öldürme eyleminden bahsedilir. Ancak sevmediği bir insanı 15.kattan aşağı iten ve ölümüne sebebiyet verilmesi durumunda burada kasten öldürme eyleminden bahsedilir.

Kasten Öldürme Suçunu Kim İşleyebilir

Kanun maddesinin temel halinde herkes bu suçun faili olabilir. Yani bu suçu herkes işleyebilir. Ancak nitelikli hallerinden bahsettiğimiz durumlarda bu suçu işleyecek failin bir takım özelliklerinin olması lazım. Örneğin; alt soya ya da üst soya karşı öldürme eyleminden bahsetmemiz için bir hısımlık bağının olması gerekir.
Kasten Öldürme Suçu Kimlere Karşı İşlenir
Kasten öldürme suçunun oluşabilmesi için mağdurun yani öldürülen kişinin;
· İnsan olması
· Canlı olması gerekmektedir.

Öldürme suçu ancak insan ve canlı olması koşuluyla gerçekleşir. Buradaki canlı olmadan kastedilen ise sağ olarak hayata gelmiş olması yani doğum olayının gerçekleşmesi lazım. Bunun yanında bir de ölmemiş olmasıdır. Bugün tıbben bir insanın ölümünden bahsedilmesi için yaygın olarak benimsenen görüş beyin ölümünün gerçekleşmesidir.
Kasten öldürme eylemi serbest hareketli bir suç olduğu için bu suç icra i hareketle işlenebildiği gibi ihmali hareketlerle de işlenebilir. TCK 81 ve 82. maddesinde icra i hareketlerle kasten öldürme suçu düzenlenmişken ihmali hareketlerle öldürme suçu ise 83.madde de düzenlenmiştir. İcra i hareketlerle kasten öldürmede herhangi bir sınırlama yoktur. Ancak ihmali hareketlerle kasten öldürme suçundan bahsedebilmek için kanunun yüklediği belirli koşullar mevcuttur.

Bir insanı bıçakla, silahla, yumrukla, sopayla ya da taşla öldürmek icra i hareketlerle kasten öldürme suçudur. İhmali hareketlerle kasten öldürmeyi daha iyi anlaşılabilmesi için konu başlığı altında ileride vereceğiz.

Kasten Öldürme Suçunun İşleniş Biçimleri

Kasten öldürme suçlarında teşebbüs hükümleri de uygulanabilir. Burada teşebbüs hükümlerinin uygulanabilmesi için öldürme eyleminin gerçekleşmemesi gerekmektedir. Örneğin fail, mağduru öldürmek için vücudunun üst bölgesine 4-5 el ateş etti ancak mağdur şans eseri hayatta kalırsa burada öldürmeye teşebbüs hükümlerinden bahsedilir ya da fail, mağdura yakın mesafeden 4-5 el ateş açtı ancak hiçbirisi isabet etmeden mağdur kaçarsa yine teşebbüs hükümlerinden bahsedilir.

Kasten Öldürme Suçlarında Haksız Tahrik İndirimi Yapılır mı?

Haksız tahrik, TCK 29. maddede düzenlenmiştir. Kanuna göre, ‘’Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.’’
Kasten öldürme suçlarında da haksız tahrik olması durumunda indirim yapılır. Örneğin maktul faili dövdü diye öldürmesi durumunda haksız tahrik indirimi ortaya çıkacaktır.

Kasten Öldürme Suçlarında Meşru Müdafaa (Meşru Savunma) Hükümleri Uygulanır mı?

Meşru savunma, TCK 25. maddede düzenlenmiştir. Kanuna göre, ‘’Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.’’
Meşru savunmanın “haksız saldırı” koşulu bakımından,“ gerçekleşen haksız saldırı” ile “gerçekleşmesi muhakkak haksız saldırı” veya“ tekrarı muhakkak haksız saldırı” aynı sayılmıştır. Böylece kişilerin haksız saldırılara karşı kendilerini korumaları olanağı daha da genişletilmiş olmaktadır.
Savunmanın“ saldırı ile orantılı biçimde” olması, yani saldırıyı defe­decek ölçüde olması, meşru savunmanın temel koşullarından birisi olarak kabul edilmiştir. Saldırıya uğrayan kişi, ancak bu saldırıyı etkisiz kılacak ölçüde bir davranış gerçekleştirdiği takdirde, meşru savunma hukuka uy­gunluk nedeninden yararlanacaktır. Dolayısıyla bu koşullar altında bir kasten öldürme eylemi gerçekleşmesi durumunda meşru savunmadan söz edilebilir. Örneğin, maktulün faile silah doğrultup ateş etmeye yeltenmesi esnasında failin kendisini korumak için yerden bir taş alıp maktule fırlatması sonucunda taş kafasına gelip ölürse burada meşru müdafaadan söz edilir.

Kasten Öldürme Suçunun Nitelikli Halleri

1. Fiilin tasarlanarak işlenmesi
Kanun maddesinde tasarlama kavramından kastedilenin ne olduğu açıklanmamış ancak Yargıtay ve yerleşik içtihatlara göre kabul edilen iki görüş vardır; bir görüşe göre; failin, fiilini soğukkanlılıkla işlemesi şeklinde açıklanmıştır. Buna göre, adam öldürme gibi ağır bir hareket ve sonucu olan ölümü bilerek ve isteyerek yerine getiren ve bu süreci sinirsel bir değişmezlik içinde gerçekleştiren, mağduru hiçbir acıma, heyecan, sinirlenme olmaksızın öldüren kişi, taammüden fiilini işlemiş kişidir. Buna karşılık ileri sürülmüş ikinci görüşe göre; adam öldürmede failin belirli bir plan çerçevesinde fiilini işlemesi, plana uygun olarak silahını alması, mağduru gözlemesi, fiilin zamanını tespit etmesi durumunda kastın yoğunluğundan söz edilir. Plan kurmanın söz konusu olabilmesi, planın tamamen, tüm ayrıntıları ile uygulanmaması ve fakat ana hatlarına bağlı kalınarak fiilin icra edilmesi yeterlidir.

Türk hukuk uygulamasında, daha çok plan kurmaya doğru yönelmiş bir karma görüş ileri sürülmüştür: Failin, eylemini icrada sebat ve ısrarı gösteren makul bir zaman aralığının bulunması, bu zaman içinde failin sağlıklı olarak düşünmesi ve fiilini gerçekleştirip gerçekleştirmeme yönünde muhakeme yapması, buna rağmen kararından vazgeçmemesi kastın yoğunluğunu ortaya koyacaktır.

2. Fiilin canavarca bir hisle veya eziyet çektirerek işlenmesi
Canavarca histen kastedilen şey failin öldürme eyleminden zevk ve keyif almasıdır. Burada bir psikopatlık derecesinden de bahsedilebilir. Çünkü fail sırf öldürmek için öldürme eylemini gerçekleştirip bu eyleminden zevk almaktadır. Diğer yandan öldürme eylemlerinde vahşiyane yöntemler kullanmaktadır. Örneğin; testereyle adamı parça parça bölerek öldürmesi, vücudunun her yerine çiviler çakılarak öldürülmesi gibi. Nitekim Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 29.12.2004 tarihli ve 2994/4402 sayılı kararında canavarca hissi; toplumun ortak bilincinin, duygusunun ve vicdanının hiçbir zaman onaylamayacağı, alçakça bir güdü, içtepi ve amaç itibariyle tehlikeli ve vahşi kötülük eğilimi sergileme şeklinde belirtmiştir.
Eziyet çektirme; daha çok mağdurla ilgili bir kavramdır ve acı ve ıstırap duymayı, zaman içinde sürekli bir ıstırapla hayatı kaybetmeyi ifade etmektedir. Bu durumda, kişi hemen değil, belli bir süreç içinde acı çektirilerek öldürülmektedir. Örneğin kişiye gözleri çıkarılarak, kulağı ve sair organları kesilerek acı çektirilmekte ve sonuçta öldürülmektedir.
3. Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle fiil işlenmesi
Burada fail, yangın, su baskını, bombalama ve diğer hallerle mağdur ya da mağdurların ölümüne sebebiyet vermektedir. Buradaki durumlarda eylemlerin tahrip gücü çok fazla olması nedeniyle fail öldürmeyi istediği mağdurla birlikte birden fazla kişinin de ölümüne sebebiyet verebilir. Sonuç olarak fail her ölümden dolayı olayın oluş biçimine göre ayrı ayrı cezalandırılacaktır.
4. Üst soy ve alt soydan birine ya da eş veya kardeşe karşı fiilin işlenmesi
Fail ile mağdurun üst soy veya alt soy olması, bu ilişkinin kan hısımlığına bağlı olması, evlilik nedeniyle bu ilişkinin oluşmaması (sıhri hısımlık) gerekmektedir. Yani torun, dede, çocuklar, ana, baba, büyükanne, büyükbaba gibi.
Kardeş terimi, evlilik içi kardeşi, ana bir ya da baba bir kardeşi ifade etmektedir. Evlilik dışı kardeşin bu anlamda kabul edilebilmesi için, Medeni Kanun hükümleri çerçevesinde tanınma gereklidir.

Eş, Medeni Kanun hükümleri çerçevesinde evlenmiş karı kocayı belirtmektedir. Ayrılık kararı verilmiş olması, eşlerden birinin diğerini terk etmesi, boşanma kararının kesinleşmemesi, bu ilişkinin ortadan kalkmaması sonucunu meydana getirmemektedir. İmam nikahı sonucu birlikte yaşama, eşler arası ilişki olarak kabul edilmemelidir.

5. Kasten adam öldürme suçunun, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı işlenmesi hali
İlk olarak çocuğa yapılan kasten öldürme ağır ceza ya girer bu da suçlunun yaptığı katletme den ötürü dür kendini savunma gücüne sahip olmayan çocuk karşı taraftaki zanlı katletmişti, cinayet büro amirleri tarafından tutuklanarak ilk hapishane sonra mahkemesi olmak üzere ağır suç ceza mahkemesine çıkarak bu yirmi otuz seneleri arasında değişi hakim ve savcı göz önünde bulundurularak adalet e dayanarak o zanlı tutuklu şekilde işlediği bir kişinin canına katletme suçundan hapishane ye atılır. Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişi ye de çocuk gibi kendisini koruyamadığını göz önüne alınırsa hemen hemen aynı senelerde ceza alınabilir, bu varsayımlar üzerinedir davaların bir kısmı.

 

Konuşmayı Başlat
Merhaba;
Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?
HEMEN ARA